Yalıtım sektörünün çatı kuruluşu İZODER (Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği), enerji etkin tasarımın en önemli bileşenlerinden biri olan yalıtım sektörünün gelişmesi için çalışmalar yürütüyor. Enerji etkin tasarımın çatı ve cephe sistemlerine yansımalarını, yeşil çatı uygulamalarının bina enerji performansı, hava kalitesi ve kent ekolojisine etkilerini ve uluslararası enerji etkin tasarım standartlarından biri olan pasif ev yapı uygulamalarının sürdürülebilir avantajlarını konuştuğumuz İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu, “Uzun ömürlü, sürdürülebilir binalar ile bu binalarda enerjiyi etkin kullanabilmekten bahsedebilmek için ısı yalıtımlı binaların hedeflenmesi gerekiyor.” dedi.
Hızlı enerji tüketiminin oluşturduğu çevresel sorunlara yönelik sürdürülebilir ve enerji etkin tasarım yaklaşımları yaygınlaşmaktadır. Yapılarda enerji etkin tasarımın önemi nedir? Enerji etkin tasarımın sürdürülebilirlik açısından çatı ve cephe sistemlerine yansımaları nelerdir?
Gelişen teknoloji, nüfus artışı ve Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş gibi politik istikrarsızlıklar ekseninde şekillenen günümüz dünyasında hem enerji arzında sorunlar hem de enerji maliyetlerinin artması problemiyle karşı karşıyayız. Durum böyleyken enerji tüketiminin büyük yüzdesini oluşturan binalarda “enerji etkin” tasarım daha da büyük önem taşıyor. Enerji etkin tasarım deyince de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasından ısı yalıtımına, doğal aydınlatmadan doğal havalandırmaya kadar pek çok şey anlıyoruz. Enerji etkin tasarımla daha az enerji tüketerek konforlu yaşam alanları sunan çevreye duyarlı sürdürülebilir binalar hedefleniyor.
İZODER olarak yapı sektöründe yalıtımı temsil eden bir kuruluş olduğumuzdan enerji etkin tasarımın en önemli bileşenlerinden biri olan yalıtımdan bahsetmek isterim. Özellikle Türkiye gibi doğal kaynakların kısıtlı olduğu ve enerjide dışa bağımlı ülkeler için enerjiyi maksimum düzeyde verimli kullanmak gerekiyor. Türkiye, enerjisinin yüzde 71’ini ithal eden bir ülke; doğalgazda ise bu oran yüzde 99’a ulaşıyor. Ülkemizde kullanılan toplam enerjinin yüzde 31’i binalarda tüketiliyor. Tüketilen bu enerjinin yüzde 80’i de kışın ısınma yazın soğutma için kullanılıyor. Dolayısıyla “ısı yalıtımı” sağladığı yüzde 60’ın üstünde verimlilikle tüm gelişmiş ülkelerin sıklıkla ve öncelikli olarak başvurduğu bir tedbir olarak öne çıkıyor.
Geçtiğimiz yıl enerji ithalatına yaklaşık 96,5 milyar dolar ödeyen ülkemizde binaların sadece yüzde 20’si yalıtımlı olduğu için yaklaşık 12 ile 15 milyar dolar boşa harcandı. Yalıtımsız binalar yüzünden enerjimiz duvarlardan, camlardan, çatılardan ve döşemelerden havaya uçarken hem faturalar yükseliyor hem de çevreye daha fazla sera gazı salınıyor.
Avrupa Birliği’nde 2019 yılından bu yana yeni kamu binalarının tümü 2020 yılının başından itibaren ise tüm yeni binalar neredeyse sıfır enerjili olarak yapılıyor. Birçok gelişmiş ülkede binalar, ısıtma ve soğutmaya yönelik birim metrekaredeki yıllık enerji tüketimi 30-50 kW olacak şekilde yalıtımlı olarak tasarlanıyor ve inşa ediliyor. Ülkemizde ise hâlâ bina enerji tüketimi 120-150 kW (birim metrekare/yıl) seviyesinde. Özetle enerji israfımız gelişmiş ülkeler ile mukayese edildiğinde 3 ila 5 kat daha fazla. Daha fazla parayı havaya savurmamak için kısa vadeli bir planlamayla başta kentsel dönüşüm olmak üzere tüm yeni yapılacak binalarda Neredeyse Sıfır Enerji Bina (nSEB) konseptini benimsemek büyük önem taşıyor. Asgari enerji performansı “B” olan NSEB binalar, diğer binalara göre cephelerde en az 2-3 cm, çatılarda en az 4-6 cm, döşemelerde en az 2 cm daha kalın yalıtıma ve kaplamalı yalıtım camı üniteleri ile ısı yalıtım değerleri iyileştirilmiş pencerelere sahip olduklarından yakıt faturalarında kullanıcılarına yüksek oranda tasarruf sağlıyor. Binaların nSEB konseptinde yapılmasını enerji verimli ve çevreye duyarlı yapılaşmada önemli bir adım olarak görüyoruz.
Öte yandan ülkemizdeki binaların yaklaşık yüzde 80’ni enerji verimliliği ile ilgili yasal düzenlemelerin kapsamının dışında yer alıyor. Bu da Türkiye’de enerji verimliliği ile ilgili olarak mevcut bina stokunun iyileştirilmesinin kritik öneme haiz olduğunu ortaya çıkarıyor. Hayata geçirilecek kentsel dönüşüm uygulamaları; verimsiz mevcut bina stokunun güncel mevzuatlara uygun olarak yeniden inşa edilmesini mümkün kılacağı için enerji verimliliği açısından önümüzde büyük bir fırsat olarak duruyor. Kentsel dönüşüm ile enerji verimliliği çok daha iyi olan konutların üretilmesi fırsatını kaçırmamamız gerekiyor.
Kentsel dönüşüme tabi olmayan enerji verimliliği açısından kötü durumda konutları kullanmak durumunda kalan vatandaşlarımız ise kendi finansman kaynakları ile binalarında yalıtım sağlamaya çalışıyor. Bu çerçevede tüketicilerin yalıtım ile sağlayacakları enerji tasarrufu ile kredilerini ödeyebilecekleri düşük faizli, uygun vade seçenekleri sunan bir model oluşturarak, yasal olarak herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı mevcut bina stokunun ısı yalıtımıyla enerji verimliliğinin artırılması gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu çerçevede Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Hazine Maliye Bakanlığının destekleri, İZODER’in aktif katılım ve katkılarıyla oluşturulan “YALITIM KREDİSİ”; Ziraat Bankası, Vakıfbank, Halkbank ve Ziraat Katılım bankaları tarafından verilmeye başladı. Özetle; uzun ömürlü, sürdürülebilir binalar ve binalarda enerjiyi etkin kullanmaktan bahsedebilmek için ısı yalıtımlı binaların hedeflenmesi gerekiyor diyebiliriz.
“Yeşil çatıların birçok ülkede yatırımcı ve tüketicinin tercihinin ötesinde bir kent politikası olarak benimsendiğini görüyoruz”
Çevreci, verimli ve sürdürülebilir yapısı nedeniyle yeşil çatı uygulamaları giderek artış gösteriyor. Yeşil çatı uygulamalarının bina enerji performansı, hava kalitesi ve kent ekolojisine etkileri nelerdir? Ülkemiz yapı sektöründe yeşil çatı uygulamaları hakkında değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Yeşil çatıların birçok ülkede yatırımcı ve tüketicinin tercihinin ötesinde bir kent politikası olarak benimsendiğini görüyoruz. Geçmişte ağırlıklı olarak arazi toprağı üzerinde yapılan peyzaj çalışmaları bugün artan ihtiyaçlar ve proje alanındaki her bir metrekarenin değerlendirilmesi amacıyla yer altına alınan otoparkların üzerinde veya yine kat bahçesi olarak tasarlanmış; altta yaşam ve kullanım alanı olan bina teraslarında bahçe çatılar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizde daha çok büyük ölçekli projelerde uygulansa da şehirlere nefes aldıran yeşil çatılar konusunda Avrupa önemli bir ilerleme kaydetmiş durumda. Artık Avrupa’da birçok şehir yönetimi yerel yasalarında yeşil çatıları yeni yapıların inşasında zorunlu kılıyor ve fonlarla da yatırımcıları destekliyor. Yeşil çatılar, hızla gelişen sistemler sayesinde günümüz mimarisinin popüler uygulamaları arasında yer alıyor. Çatı ve teraslarda bitki ve ağaç türlerinin yetiştirilmesine de olanak sunan bu sistemler, şehirlerde betonlaşmanın yarattığı negatif etkiyi pozitife çeviriyor.
Isıyı yansıtamadan kendi bünyesine hapsedip atmosfere geri veren yalıtımsız binalar, ısı adası etkisine yol açıyor. Bu etki, şehir mikro kliması ile kırsal bölgeler arasında belirgin sıcaklık farklarıyla kendini gösteriyor. Ortaya çıkan ısı adası etkisi, şehirlerde kar yağışlarını engellediği gibi kent sakinlerinin sağlığını da tehdit ediyor.
Yeşil çatıların olumlu yönlerini şöyle sıralayabiliriz: Yağmur suyunu kullanarak yeşil örtüye dönüştürdüğünden fazla drenaj yoğunluğu azalır, atık şebeke su yükü hafifler. Hava kirliliğini ve havadaki toz partikülünü azaltır. Oksijen üretimi artar, buhar geçirimi yüksektir. Nefes aldığımız hava kalitesini yükseltir, doğal olarak karbon salınımını azaltır. Yüksek yalıtım değeri olan yapısı ile şehirlerdeki ısı ada oluşumu etkisini azaltır. Bunun sonucu ısıtma ve soğutma giderlerini düşürür, kentsel konforu yükseltir. Gürültüyü emerek, kentsel boyutta ses yalıtımı sağlar. Sera gazlarını yok eder, yağmur suyuna havadan karışan ağır metalleri toprak içerinde tutarak arındırır. Yapının yangın korunumunu yeşil alanlar ile en üst düzeyde sağlar.
Yeşil çatı uygulamalarının en önemli katmanlarını yalıtım grubu ürünler oluşturuyor. Tüm inşaat faaliyetlerinde olduğu gibi tasarım aşaması burada da önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Doğru tasarım, bitki seçimi ve malzeme seçiminin doğru uyumla çalışmasını sağlamak büyük önem taşıyor. Bitki köklerine dirençli su yalıtım malzemeleri, ısı yalıtım malzemeleri kullanılacak drenaj sistemi önceden titizlikle düşünülmeli ve uygulanmalıdır. Tüm bu çalışmanın işinde usta kurum ve çalışanlarca yapılması sorunsuz çalışan bir sistemi ortaya koyacaktır.
“Son yıllarda meydana gelen dış cephe yangınları; dış cephe çözümleri özelinde binalarda alınması gereken yangın güvenliği tedbirlerinin önemini ortaya çıkardı”
Cephelerde kullanılan malzemelerden kaynaklı oluşan yangınlarda artış gözlemleniyor. Binaların dış cephelerinde yangının hızla yayılmasının nedenleri nelerdir? Cephelerde dış yangın performans sınıfları kapsamında yapılması gereken ulusal düzenlemelerden bahseder misiniz?
Ülkemizde her yıl çok sayıda yangın vakası meydana geliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı’nca yayımlanan son 10 yıllık verilere baktığımızda sadece İstanbul’da her yıl ortalama 5 bin 345 bina yangınının meydana geldiği görülüyor.
Son yıllarda rezidans, hastane ve otel gibi binaların dış cephelerinde meydana gelen dış cephe yangınları; dış cephe çözümleri özelinde binalarda alınması gereken yangın güvenliği tedbirlerinin önemini ortaya çıkardı. Ticari yapılar başta olmak üzere son yıllarda tercih edilen en yaygın dış cephe uygulamalarından birinin de giydirme cephe uygulamaları olduğunu görüyoruz. Genellikle binaya estetik görüntü veren dış cephe kaplamaları, dış duvar ile arasında havalandırma boşluğu kalacak şekilde cepheye yerleştiriliyor. Yangın güvenliği açısından bakacak olursak, bu havalandırma boşluğunun, yangınlarda baca etkisi yaparak alevlerin cephede hızlıca yayılmasına neden oluyor.
“Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelik” 2015 yılında dış cephelerde meydana gelen yangınlardaki tecrübeler dikkate alınarak revize edildi. Yapılan değişiklik ile havalandırmalı cephe detaylarında hiçbir malzemenin yanmaması gerektiği özellikle vurgulanıyor. Son dönemde çıkan cephe yangınlarına bakıldığında bilgi eksikliği ve ekonomik gerekçeler ile yanıcı dış cephe kaplamalarının tercih edildiğini görüyoruz.
Estetik kaygılar ile birlikte değerlendirilmesi gereken yangın güvenliği önlemlerinin aksatıldığı giydirme cephe uygulamalarında kötü sonuçlar ile karşılaşmamak adına doğru detay ve malzeme seçimi konusundaki denetimlerin sıkılaştırılması gerekiyor.
Yangınların zararlı etkilerinin sınırlandırılmasına yönelik can ve mal güvenliğini sağlayıcı yapısal önlemlerin başında “Yangın Yalıtımı” geliyor. Yangınlarda açığa çıkan ısı ve dumanın binadaki yayılımının sınırlandırılmasını, binanın en hızlı ve güvenli şekilde terk edilmesini yangın yalıtımı uygulamaları sağlıyor. Dolayısıyla yangın yalıtımını tüm bina tasarım ve uygulamalarının vazgeçilmez bir bileşeni olarak görmek büyük önem taşıyor.
Yangın yalıtımının temel amacı, yangının zararlı etkilerinin sınırlandırılması ve güvenli kaçış bölgelerinin oluşturulmasıdır. Bu bölümlerin duvar tavan ve döşemelerine, duvar veya döşemelerde tesisat geçişlerinin olduğu bölgelere, havalandırma sistemlerine ve yapısal olarak tüm gerekli noktalara yapılacak yangın yalıtımı ile güvenli hale getirmek mümkün. Yangın yalıtımıyla yapı elemanlarının belirli süreler yangına dayanıklı olması, bu sürelerde yangının ve zararlı etkilerinin bir başka mekâna yayılması engellenir.
Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik kapsamında belirtilen şartlar ve uygulama alanlarında yangın yalıtımı; ısı geçişine karşı yüksek direnç gösteren taşyünü ve benzeri malzemeler ile bünyesindeki suyu serbest bırakan alçı levha, elyaflı çimento levha, kalsiyum silikat gibi A1 veya A2 sınıfı yanmaz malzemeler uygulanır. Tesisatların duvar, döşeme ve tavanları deldiği yerlerde; ısı ile genleşen veya ısı karşısında bünyesindeki suyu serbest bırakan veya çok yavaş yanan özel mastik, harç veya yastıklar kullanılarak alev ve dumanın yayılması önlenir. Yangından kaçış koridorlarında özel kapı ve cam fitilleri, pencerelerde yangına dayanıklı özel cam üniteleri kullanılır.
Doğru ve kuralına uygun yapılacak yangın yalıtımının tüm binalarda yaygınlaştırılması yangınların yayılımını sınırlandırarak can ve mal kayıplarını önemli ölçüde azaltmaya yardımcı olur. Yangın güvenli yapı tasarımında; yapısal olarak alınması gereken yangın yalıtım önlemleri ile yangın söndürme, algılama, uyarı gibi yangın anında devreye giren aktif önlemlerin birlikte düşünülmesi ve uygulanması gerektiği de altını çizmemiz gereken bir diğer önemli nokta.
“Enerji tüketimini minimuma düşüren pasif evler, gelecekte yapı sektöründe çok daha önemli yer tutacak”
Tasarım aşamasından itibaren binalarda enerji verimliliğini göz önünde bulunduran uluslararası enerji etkin tasarım standartlarından biri olan pasif ev yapı uygulamalarının sürdürülebilir avantajlarından bahseder misiniz?
Çevrenin korunması ve özellikle hava kirliliğinin önlenmesi için yapılacak en önemli adımlardan biri enerjiyi verimli kullanmaktır. Enerji tüketimini minimuma düşüren pasif evler, geleceğin yapı sektöründe çok daha önemli yer tutacak. Her geçen yıl yaygınlığı daha da artan pasif evler, yaklaşık yüzde 90 enerji tasarrufu sağlamasıyla enerji etkin yapı tasarımlarında öne çıkıyor.
Pasif evlerde yalıtım kalınlıkları 30-40 santimetrelere kadar yükseliyor. Bu da yalıtımdan alınan verimi artırıyor. Yalıtım yaptırırken pasif ev olsun ya da olmasın yalıtım kalınlıklarını yüksek oranda tercih edebiliriz. Unutmamak gerekiyor ki; yalıtım kalınlığı arttıkça sağlanacak enerji verimliliği aynı oranda artarken bu kalınlık artışının inşaat maliyetine etkisi oldukça az oluyor. Yalıtım kalınlığını iki katına çıkardığımızda toplam maliyet ikiye katlanmaz ama bu sayede ısıtma ve soğutmada tasarruf potansiyeli iki kat olur. Isı yalıtımı uygulamaları hem ilk yatırım hem işletme maliyetlerini düşürerek kendini kısa sürede geri öder, bina ömrü boyunca tasarruf sağlamaya devam eder.
Genel olarak uygulamalarda yalıtım malzemesinin maliyetinin dışında, yalıtım kalınlığından bağımsız olarak; iskele kurulumu, elektrik, su gibi alt yapı maliyetleri, yapıştırıcı, sıva, dübel, file vb. yardımcı malzeme maliyetleri, boya, dış cephe kaplaması gibi tamamlayıcı malzeme maliyetleri ve işçilik maliyetleri oluşur. Tüm bu maliyetlerin içerisinde yalıtım malzemesinin kalınlığının artırılmasından oluşacak ilave maliyeti uygulamadan uygulamaya değişmekle birlikte oldukça düşüktür. Yani iskeleyi kurdurmuş, işçiyi iskeleye çıkarmış, yapıştırıcı, sıva, boya gibi malzemeleri almışken enerji verimliliğini sağlayacak yalıtım levhasını mümkün olduğunca kalın kullanmalıyız.
Artık bizim de Antalya ve İzmir gibi sıcak iklim bölgelerinde 6-8 cm, İstanbul gibi ılıman iklime sahip bölgelerde 9-10 cm, Ankara gibi soğuk olan yerlerde 10-12 cm ve Erzurum gibi çok soğuk olan yerlerde 14-15 cm kalınlıklarda yalıtım yapmamız gerekiyor. Bu noktada tüm vatandaşlarımıza mevzuat limitlerinin ötesine geçmelerini ve daha kalın yalıtım yapmalarını tavsiye ediyoruz. Benzer durum pencereler için de geçerli. Pencerelerde kaplamasız klasik camlar yerine ısı ve/veya güneş kontrol kaplamalı yalıtım camlarını kullanmalı, üçlü camlama çözümlerine yönelmeliyiz.