Yalıtım sektörünün çatı kuruluşu İZODER (Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği), Türkiye çapında yalıtım bilincinin yaygınlaştırılması ve yalıtım sektörünün gelişmesi için çalışmalar yürütüyor. İdeal yalıtım uygulamalarını, enerji verimli ve çevreye duyarlı yapılaşmada yalıtımın önemini konuştuğumuz İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu, “İZODER olarak her fırsatta doğru malzeme, doğru uygulama ve denetimin önemini anlatmaya devam edeceğiz.” dedi.
Yalıtım konusunda kamuoyunu ve sektörü bilinçlendirmeyi amaç edinen İZODER ideal yalıtım uygulamalarını, avantajlarını ve enerji verimliliği sağlayan sistemlerin farkındalığını artırma noktasında ne gibi çalışmalar yürütüyor?
İZODER olarak kurulduğumuz günden bu yana yalıtım bilincinin Türkiye çapında yaygınlaştırılması ve yalıtım sektörünün gelişmesi için büyük gayret gösteriyoruz. Bu konuda geçmişte çok ses getiren önemli kampanyalar, projeler ve çalışmalar yürüttük. Yalıtım bilincini yaygınlaştırma misyonumuzdan hiçbir zaman geri adım atmadık, yakın zamanda hayata geçirdiğimiz çalışmalar da bunun en önemli göstergesi diyebilirim. İZODER’in misyonu ve vizyonu doğrultusunda ısı, su, ses, yangın yalıtımı branşlarının kamu, ilgili paydaşlar ve kamuoyu nezdinde hak ettiği önemi görmesi için yakın zamanda yaptığımız çalışmalardan bahsetmek isterim. Dünya gündeminin önemli bir başlığı olan iklim değişikliği açısından 2016’da imzalanan Paris Anlaşması’nın TBMM’de onaylanması Türkiye için önemli bir adım oldu. Biz de İZODER olarak ısı yalıtımının enerji verimliliği ve çevrenin korunmasındaki rolüne dikkat çeken “Tek Yol U Dönüşü Kampanyamızı” hayata geçirdik ve başarıyla tamamladık. Kampanyanın ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 19 Şubat 2022 tarihinde Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle Neredeyse Sıfır Enerji Bina (nSEB) konsepti ile ilgili tanımlamalar mevzuatlarımıza eklendi ve 1 Ocak 2023 tarihinden itibaren nSEB binalara geçiş başladı.
Ayrıca yine bu dönemde mevcut binalarda yalıtım uygulamalarının yaygınlaşması için uzun yıllardır ilgili kurumlarla üzerinde çalıştığımız “Yalıtım Kredisi” konusunda da önemli bir adım atıldı. 6 Haziran 2022’de, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Hazine Maliye Bakanlığı öncülüğünde, Yalıtım Kredisi verilmeye başlandı. Şekerbank iş birliğinde hayata geçirdiğimiz Eko Kredi, yalıtım uygulamaları için önemli bir finansman çözümü oldu. Isı yalıtımının önemini bilmesine rağmen ekonomik nedenlerden dolayı yalıtım yaptıramayan çok sayıda kişi var. Kredi ödemelerinden endişelenenler elektrik ve doğalgaz faturalarının yarı yarıya düşeceğini, sağladıkları tasarrufla kredilerini sıkıntı çekmeden ödeyebileceklerini unutmamalı. Yalıtım Kredisinden yararlanmak isteyen vatandaşlarımız İZODER’in web sitesine girerek kredi detaylarını öğrenebilirler.
Kamu yetkililerine, öğrencilere ve vatandaşlarımıza yönelik Türkiye’nin dört bir yanında verdiğimiz yalıtım seminerlerimiz, yayınlarımız, fuar ve konferans katılımlarımız yalıtım bilincinin yaygınlaşması için yaptığımız diğer faaliyetlerimiz arasında yer alıyor.
“Binanın doğrudan suya maruz kalan çatı, temel, ıslak hacim gibi bölgelerinde uygulanacak su yalıtımı ve ısı yalıtımı uygulamaları hem doğru hem de eksiksiz yapılmalı”
Yapıyı tamamen donatısız hale getirebilen korozyon, betonarme yapılara zarar verme konumunda en üst sıralarda yer alıyor. Binalarda depremlerin yol açtığı yıkımların en büyük nedenlerinden de birini oluşturuyor. Binaların korozyondan etkilenmemesi için hayati öneme sahip olan su yalıtımı konusunda İZODER olarak, su yalıtımı ile ilgili bilinç ve denetimlerin artması noktasında gerçekleştirdiğiniz güncel çalışmalar nelerdir?
Depremlerin yol açtığı yıkımların en önemli nedenleri arasında korozyon yer alıyor. Suya maruz kalan bir donatı, 5 yılın sonunda taşıma kapasitesinin yüzde 50’sini, 15 yılın sonunda yüzde 90’ını, 24 yılın sonunda ise tamamını kaybedebiliyor. Yapının ana unsurları olan demir ve betonu, suyun olumsuz etkilerinden yalıtımla koruyarak binalarımızı depreme karşı güçlü hale getirmemiz gerekiyor.
Ülkemizdeki yapı stokunun çok büyük bir bölümü betonarme yapılardan oluşuyor. Betonarme yapı sistemlerinin en zayıf noktalardan biri ise suya karşı olan hassasiyetleri. Suyun taşıyıcı yapı elemanlarına nüfuz etmesi durumunda özellikle betonun içindeki demirin paslanmasıyla başlayan korozyon yapının yük taşıma kapasitesini azaltıyor. Betonarme yapıların sağlıklı bir şekilde tasarım ömürleri süresince işlevlerini sürdürebilmesi için yapının tamamının standartlara uygun şekilde su ve ısı yalıtımı ile korozyondan korunması gerekiyor.
Binalarımız için hayati önem taşıyan “Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği”nin 1 Haziran 2018’de yani sadece 5 yıl önce yürürlüğe girmesi, deprem kuşağında yer alan ülkemizde binalarımızı korumakta geciktiğimize işaret etse de günümüze ve geleceğe odaklanmak gerekiyor. İZODER olarak uzun yıllardır su yalıtımının güvenli yapılar için ne denli hayati olduğunu tüm platformlarda yüksek sesle dile getirdik ve yönetmelik konusundaki çalışmalara destek verdik. Geç de olsa bu yönetmeliğin çıkması ülkemiz için çok değerli bir adım. Ülkemiz nüfusunun yüzde 95’i çeşitli derecelerde deprem kuşağı üzerinde yaşıyor. Yeni inşa edilecek yapıların uzun yıllar boyunca dayanıklılığını korumasını sağlamak ise büyük önem taşıyor. Zemin etütünün yapılması, yapının tekniğine uygun olarak tasarlanması, iç ve dış etkenlerden yalıtım ile korunması gerekiyor. Yapıların suya maruz kalması engellenemez ancak su yalıtımıyla suyun yapılara nüfuz etmesi, zarar vermesi engellenebilir. Binanın doğrudan suya maruz kalan çatı, temel, ıslak hacim gibi bölgelerinde uygulanacak su yalıtımı ve halk arasında terleme olarak bilinen yoğuşmayı önleyen ısı yalıtımı uygulamalarının doğru ve eksiksiz yapılması ise altı çizilmesi gereken noktalardan biri… Betonarme yapılarımızı su yalıtımı ile koruyamadığımız için bugün 30 yıllık binalar ömrünü tamamlamış olarak görülüyor. Oysa asgaride 80-100 yıl gibi bir süre için inşa edilen binalarımız korozyon etkisine karşı korunmuş olmalı.
Yeni inşa edilen bir binada su yalıtımı uygulamalarının maliyeti toplam bina maliyetinin yüzde 3 ila yüzde 4’üne denk geliyor. Su yalıtımında arazi yapısı, binanın zemini gibi başka faktörler de devreye giriyor. Su yalıtımı yapılmamış, dolayısıyla korozyona uğramış binaların depremden olumsuz etkilenmesi ise ne yazık ki hem can güvenliği hem de mal güvenliği açısından ağır sonuçlar doğuruyor.
Elbette doğru malzeme ve doğru uygulama kadar önem taşıyan bir konu bunların sıkı şekilde denetlenmesi. İşini iyi yapanların, yapmayanlardan ayrılması lazım. Hele de su yalıtımı gibi insanlarımızın hayatının söz konusu olduğu uygulamalarda bu konu çok daha fazla önem kazanıyor. Bir diğer boyutu da amacına ulaştırmayacak su yalıtımı için yapılan yatırımların boşa çıkması ve ülke ekonomisine getirdiği yük diyebiliriz. İZODER olarak her fırsatta doğru malzeme, doğru uygulama ve denetimin önemini anlatmaya devam edeceğiz.
“Binaların nSEB konseptinde yapılmasını enerji verimli ve çevreye duyarlı yapılaşmada önemli bir adım olarak görüyoruz”
“Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”te meydana gelen düzenlemeyle birlikte “Neredeyse Sıfır Enerjili Binalar” (nSEB) konseptine geçiş, aşamalı bir şekilde zorunlu oldu. Bu kapsamda 5 bin metrekareden büyük olan tüm binaların enerji performans sınıfının en az “B” olacak şekilde inşa edilmesi zorunlu hale getirildi. Sürdürülebilir, çevreye duyarlı ve enerji verimli yapılaşma için nSEB binaların özellikleri, avantajları nelerdir?
1 Ocak 2023’ten itibaren, bir parseldeki toplam inşaat alanı 5 bin metrekareden büyük olan tüm binaların enerji performans sınıfının en az “B” olacak şekilde inşa edilmesi ve kullanılacak enerjinin en az yüzde 5’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılaması zorunlu. Bu kapsamda bugüne kadar 5 bin metrekareden büyük bin 400 bina nSEB şartlarına uygun projelendirilerek ruhsat aldı. nSEB binaların sayısının hızla artmasını temenni ediyoruz. Bu arada bir diğer önemli nokta da 01 Ocak 2025 tarihinden itibaren nSEB bina şartının 2000 metrekareye çekilmesi ve yenilenebilir enerji kullanım oranının ise yüzde 10’a çıkarılması olacak. Şimdiden bu ölçekte inşa edilecek binaların nSEB şartlarına uygun inşa edilmesini öneriyoruz.
Asgari enerji performansı “B” olan nSEB binalar, diğer binalara göre cephelerde en az 2-3 cm, çatılarda en az 4-6 cm, döşemelerde en az 2 cm daha kalın yalıtıma ve kaplamalı yalıtım camı üniteleri ile ısı yalıtım değerleri iyileştirilmiş pencerelere sahip olduklarından yakıt faturalarında kullanıcılarına yüksek oranda tasarruf sağlıyor. Binaların nSEB konseptinde yapılmasını enerji verimli ve çevreye duyarlı yapılaşmada önemli bir adım olarak görüyoruz.
“Binalarımızın doğru uygulanmış yalıtımla enerjiyi az tüketen çevre dostu bir yapıya kavuşması büyük önem taşıyor”
Uzun ömürlü yapılar ve enerji verimliliği açısından yalıtımın önemi nedir, güvenilir mekânlar, sağlıklı yaşam alanları için doğru yalıtımının standartları nasıl olmalıdır? Yalıtımda son dönemde kullanılan malzemeler ve özellikleri nelerdir, uygulamadaki son teknolojilerinden biraz bahseder misiniz ve bu noktada sektörde ne gibi faaliyetler yürütüyorsunuz?
Yalıtım hem bina ömrünü uzatmak hem de enerjiden tasarruf etmek noktasında önemli bir rol oynuyor. Çağdaş yapı konseptine uygun olarak güvenli, enerji verimli, sağlıklı ve konforlu binalarda yaşamanın en önemli koşullarından olan ısı, su, ses ve yangın yalıtımı ile ilgili mevzuatlarımız bulunuyor.
Türkiye gibi doğal kaynakların kısıtlı olduğu ve enerjide dışa bağımlı ülkeler için enerjiyi olabildiğine verimli kullanmak büyük önem taşıyor. Türkiye, enerjisinin yüzde 71’ini ithal eden bir ülke; doğalgazda ise bu oran yüzde 99’a ulaşıyor. Ülkemizde kullanılan toplam enerjinin yüzde 31’i binalarda tüketiliyor. Tüketilen bu enerjinin yüzde 80’i de kışın ısınma yazın soğutma için kullanılıyor. 2021’de enerji ithalatına 50,7 milyar dolar, 2022’de ise 100 milyar dolar ödeyen ülkemizde binaların sadece yüzde 20’si yalıtımlı olduğu için bu 100 milyarın yaklaşık 12 milyar doları boşa harcanmış oluyor. Oysa ısı yalıtımı yaparak ısınma ve soğutma amaçlı enerji tüketimini yarı yarıya azaltmak hem cari açığı hem de enerji faturalarımızı düşürmek mümkün. Durum böyleyken; binalarımızın doğru uygulanmış yalıtımla enerjiyi az tüketen çevre dostu bir yapıya kavuşması büyük önem taşıyor.
Gelişmiş ülkelerde binalarda enerji verimliliğine yönelik birçok adım atılarak enerji limitleri düşürülürken, ülkemizde hâlâ 2008 yılında tanımlanmış enerji limitleri kullanılıyor. Birçok gelişmiş ülkede binalar ısıtma ve soğutmaya yönelik birim metrekaredeki yıllık enerji tüketimi 30-50 kW olacak şekilde yalıtımlı olarak tasarlanıyor ve inşa ediliyor. Ülkemizde ise hâlâ bina enerji tüketimi 100-120 kW (birim metrekare/yıl) seviyesinde. Maalesef enerji israfımız gelişmiş ülkeler ile mukayese edildiğinde 3 ile 5 kat daha fazla.
Daha somut bir örnek vermek gerekirse: Almanya ile aynı iklim koşullarına sahip Ankara’da her katta iki dairenin olduğu beş katlı iki binayı kıyasladığımızda; Almanya 30 kW (birim metrekare/yıl) enerji tüketirken, Ankara’daki bina 170 kW (birim metrekare/yıl) enerji harcıyor.
Enerji Verimliliği Strateji Belgesi’nde de tanımlandığı üzere enerji limitlerimizi ve U değerlerimizi gelişmiş ülkeler seviyesine getirmeliyiz. Binalarda Isı Yalıtımı Kuralları Standardı TS 825 revizyonu bu noktada büyük önem taşıyor.
Piyasada çok sayıda yalıtım malzemesi bulunuyor. Genel olarak ısı yalıtım malzemeleri ve su yalıtım malzemelerinin birçoğu Yapı Malzemeleri Yönetmeliği kapsamında Avrupa standartlarına göre üretiliyor. Bu ürünler piyasaya CE işareti ile sunuluyor. Tüketicilerin bu ürünler arasından seçim yaparken mutlaka yalıtım malzemelerinin üzerindeki etiketlerde CE işareti olup olmadığına bakması gerekiyor. Ayrıca dış cephe ısı yalıtım sistemleri gibi piyasaya sistem olarak arz edilen ürünlerde TS EN 13499 veya TS EN 13500’e göre “G” veya ETAG 004’e göre CE belgeleri olması şart. Ülkemizde her sektörde olduğu gibi yalıtım sektöründe de mevcut olan haksız rekabet koşulları dolayısıyla merdiven altı üretilen kalitesiz ancak ucuz ürünler tüketiciyi yanıltıyor ve yaptırdıkları yalıtım uygulamalarından verim almalarını engelleyebiliyor.
İZODER olarak, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile birlikte uzun süren çalışmalarımızın sonucu 01 Haziran 2018’de yürürlüğe giren “Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği”, Türkiye inşaat sektörü ve kullanıcılar açısından çok önemli bir adım oldu. Yönetmelikle binalarımızın suyun etkisi altında kalan tüm alanlarının (temeller, temel perde duvarları, ıslak hacimler, çatılar) su yalıtım projelerinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü zorunlu hale getirildi. Yeni yapılan binalarda yönetmelikte öngörülen esaslara uyulmadığının tespit edilmesi hâlinde, söz konusu eksiklikler giderilinceye kadar binaya yapı kullanma izin belgesi verilmemesi gerekiyor.
İZODER olarak “Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik” katkıda bulunduğumuz yönetmeliklerden bir diğeri oldu. Yeni düzenlemeyle, şehir hayatının en büyük sorunlarından biri olan gürültü kirliliğine karşı binalarda kullanılan yalıtım sistemlerinin teknik kuralları belirlendi. Yönetmelik, yapı içinde oluşan TV, müzik, konuşma vb. komşu hacimlerden iletilen gürültülerin yanı sıra darbe sesleri, mekanik sistem ve servis ekipmanlarının gürültülerinin kontrol altına alınmasına yönelik önlemleri içeriyor. 1 Haziran 2018’de yürürlüğe giren yönetmelik, konutların yanı sıra okul, hastane gibi halkın yoğun olarak bulunduğu binaları da kapsıyor. Buna göre binalar, kullanım amaçlarına ve hacimlerine göre sınıflandırılarak bu yeni yönetmelik ile hayatımıza giren akustik uzmanlarca ya da proje mükelleflerince yapılmış akustik projeler ile ses yalıtımlı hale getiriliyor. Yapının hacmi büyüdükçe beklenen performansa bağlı olarak değişen akustik projelerin hazırlanması ve uygulanması durumu ortaya çıkıyor. Kamuya açık mekanların bulunduğu ve farklı kullanımları içeren binalar, konser ve dinleme salonları gibi özel akustik tasarım gerektiren kullanımları içeren binalarda akustik proje aranıyor. Bunların da ilgili yönetimlerce uygunluğunun denetimi gerekiyor.
Türkiye Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik, ülkemizde 2002 yılından beri yürürlükte. Yönetmelikte binalarda kullanılacak ürünlerin yangına tepki sınıfları ve yapı elemanlarının yangına dayanım süreleri, kaçış yolları ile ilgili detaylar yangın algılama ve söndürme sistemlerine dair birçok düzenleme içeriyor.
Yönetmeliklerin amacına ulaşması; tasarım aşamasında doğru ürün ve sistem seçiminden başlayıp, standarda uygun ürünlerin doğru şekilde uygulanması ve etkin denetim ile sağlanabilir.
Tüm diğer inşaat süreçlerinde olduğu gibi yalıtım uygulamalarının sağlıklı bir şekilde mevzuatlara uygun olarak hayata geçirilmesi noktasında yerinde yapılacak denetimler büyük önem arz ediyor. Bu noktadan hareketle Yapı Denetim Kuruluşlarının her tür yalıtım uygulamalarına yönelik denetim faaliyetlerini de büyük bir özenle yürütmeleri gerekiyor. Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın beton ve çelik gibi ürünler dahil olmak üzere tüm ürünlere dair denetim ve gözetim faaliyetlerini etkin bir şekilde yürütmesi büyük önem taşıyor.
Yoğun bir şekilde yalıtım malzemesi kullanan inşaat firmaları ve müteahhitler kullanılacak olan yalıtım malzemelerini uygulama öncesi İZODER kuruluşu olan TEBAR A.Ş.’ye göndererek performansını test ettirebilirler. TEBAR A.Ş.; inşaat firmaları ve müteahhitlerin standartlara uygun olmayan ürünleri kullanmadan önce tespit ederek hatalı uygulamaların önüne geçmelerine yardımcı olarak prestiji yüksek projelere imza atmalarına yardımcı olmayı hedefliyor.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Yalıtım bilinci oluşturmak için yaptığımız çalışmaların duyurulması noktasında medya en önemli paydaşlarımızdan biri… Sektörümüze göstermiş olduğunuz ilgiye çok teşekkür ediyoruz.