Yapı Magazin
Sürdürülebilir Projeler ve İnovatif Yöntemler, Çevre Politikalarıyla Artış Yakaladı

Sürdürülebilir Projeler ve İnovatif Yöntemler, Çevre Politikalarıyla Artış Yakaladı

Çalışma alanı gereği, çevre ile çok fazla iç içe bulunan yapı sektöründe, bir proje için tonlarca ağırlıkta malzeme kullanılması gerekebiliyor. Tüketimin bu kadar yoğun olduğu bu sektörde kullanılan malzemenin çevre dostu ve dönüştürülebilir olması oldukça önem arz ediyor. Sürdürülebilirlik kavramının hayatımıza girmesiyle birlikte, daha yeşil olmaya odaklanan yapı sektöründe yeni iş modelleri ve iş pozisyonları oluşmaya başladı. İnşaat sektörünün online pazaryeri Workindo’nun Ceo’su Erhan Kocabaş ve Satış Direktörü Emrah Öztürk ile sektörde sürdürülebilirlik eksenindeki yenilikleri konuştuk. 
Yapı sektörü sürdürülebilirlik kavramında kilit rol oynayan alanlardan birini oluşturuyor. Workindo olarak çevresel, sosyal ve ekonomik bileşenler bağlamında sürdürülebilirlik neyi ifade ediyor? Workindo’nun sürdürülebilirlik stratejilerinden ve kurumsal sürdürülebilirlik çalışmalarından bahseder misiniz? 
Erhan Kocabaş: Sürdürülebilir teknoloji, doğal kaynakları gözeten, ekonomik ve sosyal kalkınmayı teşvik eden modern teknolojileri tanımlamaktadır. Workindo kurulduğu ilk günden itibaren inşaat sektöründe verimlilik artışı amaçlayan, personellerin iş bulma sürecini online platforma taşıyan, hem firmalara hem iş arayanlara sosyal ve ekonomik katkı sağlayan bir girişimdir. Tüm hizmetlerimiz ve kurum kültürümüzü de sürdürülebilirlik bilinci ile inşa ettik. Buna en güzel örnek, ilk günden itibaren %100 uzaktan çalışma modeli ile çalışmamızdır. Hem geleceğin dünyasını korumak hem de sektörün uzun vadede minimum çevresel zararla varlığını sürdürebilmesini sağlamak için sürdürülebilir çalışmaları Workindo olarak destekliyoruz.
Workindo olarak tamamen uzaktan çalışan bir şirketiz. Bu sayede gerek çalışanların gerek şirketimizin daha ekonomik koşullarda, gereksiz harcamalardan uzak, en iyi verimi alarak çalışabilecekleri bir ortam sağlıyoruz. Şirket olarak yaptığımız kurumsal iş birliklerinde de uzun vadeli çalışabileceğimiz firmaları tercih ediyor, böylelikle Workindo’nun geleceğine yatırım yapmış oluyoruz.
Sürdürülebilir teknolojiler ve inovasyonlar, yapı sektörü başta olmak üzere birçok farklı alanda kullanılabiliyor. Yapı sektöründe sıklıkla kullanılan sürdürülebilir teknolojilerden ve sürdürülebilir teknolojiler kullanmanın firmalara sağladığı avantajlardan bahseder misiniz? 
Emrah Öztürk: Her geçen gün popülasyonun artmasıyla birlikte yeni yaşam koşulları ve yeni talepler ortaya çıkıyor. Özellikle nüfusun artması daha fazla yaşam alanına ve buna paralel olarak konut ihtiyacının artmasına sebep oluyor. Yapı sektörünün giderek büyümesi, kaynak kullanımını artırıyor. Neyse ki gelişen teknolojilerle bu kaynak kullanımını en sürdürülebilir şekilde gerçekleştirmek mümkün. Günümüzde yeşil bina olarak da adlandırılan sürdürülebilir konut projeleri hayata geçiriliyor. Yeşili koruyan bu projeler çevrenin ve doğanın sürdürülebilirliği açısından çığır açan bir gelişme oldu. Teknoloji ilerledikçe sürdürülebilir mimari tasarımların daha da artacağını ve bu teknolojiyi kullanan firmaların tercih edileceğini öngördüğümüzü söyleyebiliriz. 
“Hem doğanın hem de kurumun sürdürülebilirliğini maksimize eden stratejiler, rekabet gücünü de artırıyor” 
İşletmeler sürdürülebilir rekabet avantajı için çeşitli yöntemler geliştiriyor. 400 binden fazla üye sayısına sahip bir şirket olarak firmaların sürdürülebilirlik stratejilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sürdürülebilirlik stratejilerinin firma rekabet gücüne ve firma sürdürülebilirlik performansına etkisi nedir? Firma rekabet gücünün sürdürülebilirlik kapsamında pazar payı üzerindeki etkisi nedir? 
Erhan Kocabaş: Firmaların uzun vadede yarar sağlayabilecekleri sürdürülebilirlik stratejilerini oluştururken rekabetçi fark yaratacak avantajları göz önünde bulundurması önemlidir. Burada mühim olan, finansal performansı uzun vadede en güçlü kılacak avantajları içeren bir sürdürülebilir rekabet stratejisi belirleyebilmektir. Örneğin firmalar yalıtım malzemeleri, çimento, beton, boya ve kaplama gibi uygulama alanlarında nanoteknoloji kullanarak yeni teknolojilere adapte olabilirler. Bilindiği üzere günümüzde nanoteknoloji, 1-100 nanometre boyutta maddelerin anlaşılması, kontrol edilmesi ve atomsal seviyede değiştirilip işlevsel hale getirilmesi ile pek çok sektörün gelişiminde önemli rol oynuyor. Firmalar bu güncellikleri yakaladıkları müddetçe pazarda daha geniş bir pay edinme olanakları buna paralel olarak artacaktır. İçinde yaşadığımız bu ekonomik ortamda nakit akışı sağlıklı olan, yaptığı projelerin finansmanlarını kendi bünyesinden sağlayan firmalar, özellikle enerji sektöründe sıfır karbon ayak izine sahip projeler rekabet açısından öne çıkacaklardır.

Firmalar, pazarda rekabet gücünü ve etkinliği artırmak için sürdürülebilir teknolojilere önem veriyor. Sürdürülebilir teknolojilerin firmaların sürdürülebilir ekonomi, sosyal ve çevre stratejilerine etkileri nelerdir? Dijitalleşen dünyada firmaların etkinliklerini artırmaları için nasıl bir yol izlemeleri gerekir? Bununla ilintili olarak sürdürülebilir teknolojilerle birlikte malzeme, ürün portföyünde ve özelliklerinde yaşanan değişimler nelerdir? 

Emrah Öztürk: Dijital dönüşüm uzun zamandır yaşamlarımıza tesir ediyor ve internetin hayatımıza girmesinden bu yana teknolojik gelişmeler hız kesmeden artmaya devam ediyor. Gelişen teknolojiyle birlikte yeni hizmetler, çalışma alanları, uygulamalar ortaya çıkıyor. Bu gelişmelerin en önemli olanlarından biri ise sürdürülebilir teknolojiler. Bu noktada teknolojiyi kendi sistemimize ne kadar entegre edersek sürdürülebilirlik konusunda da bir o kadar büyük bir adım atmış oluyoruz. Tabii ki bu dijitalleşmeyle birlikte sadece sürdürülebilirlik anlamında değil, ürün portföyü ve malzeme stok kontrolü açısından da firmalara daha çok kolaylık sağlamış oluyor. Artık her şey online ortamda olduğu için hem müşteriye dijital ortamdan ulaşma noktasında hem de çalışanların işlerini dijital ortamdan daha hızlı bir şekilde halletmesi ile birlikte birçok konuda dijital dönüşüm, gelişimi sağlayarak şirketlerin organizasyon ve yapılanmalarını hem de müşteriye ulaşarak geri bildirimler almalarını kolaylaştırıyor.
“Sürdürülebilirlik kavramının hayatımıza girmesi, yeni iş modelleri ortaya çıkarıyor”

Sürdürülebilir iş modelleri, eleman, taşeron ve meslek seçimini nasıl etkiliyor? Sürdürülebilirlik kavramı ile birlikte satın alma ve hizmet talepleri ne yönde değişim gösteriyor?
Erhan Kocabaş: Sürdürülebilir iş modelleri uygulayan firmalar, meslek seçimi yapacak olan potansiyel iş gücüne pozitif etki yaratıyor. Sürdürülebilirlik kavramının hayatımıza girmesiyle birlikte, yeni iş modelleri ve buna bağlı olarak iş pozisyonları ve uzmanlıkları doğdu. Örneğin nano teknoloji ile yeni ve sürdürülebilir malzemeler üretiliyor. Her yeni üretim de yeni bir uzmanlığı beraberinde getiriyor. Sadece malzeme özelinde değil, proje ve inşaat aşamalarında da sürdürülebilir işler tasarlanıyor. Bu da inşaatın her aşamasında yeni uzmanlara ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Tüm bu değişim sürdürülebilirlik konusunda katkı yapabilecek çalışanların önemini artırıyor. İstihdam edilecek personelin bir kısmında bu uzmanlıklar aranıyor. Örneğin binalarda metrekare başına tüketilen enerjiyi azaltma, maliyetleri kontrol altında tutma, çevreye zararın en aza indirilmesi gibi konular oldukça güncel problemler ve bu konuda tecrübeli kişiler artık inşaat projelerinde de tercih ediliyor.

“Nispeten yeni bir yapı malzemesi olan ferrock, beton benzeri ve daha güçlü bir yapı malzemesi oluşturmak için çelik tozu gibi çok çeşitli geri dönüştürülmüş malzemelerle elde edilebiliyor”
Yapı sektörü, çevre ile ilişkisi en yakın olan sektörlerin başında geliyor. Kullanılan malzemelerin üretim aşamasından yapının ömrünü tamamlamasına kadar olan tüm sürecin çevresel sürdürülebilirliğe uygun olması gerekiyor. Çevresel sürdürülebilirlik noktasında nasıl çalışmalar yapılması gerekiyor? Sürdürülebilir ve yeşil bir çevre için hangi ürün portföyü daha çok tercih ediliyor? 
Emrah Öztürk: Yapı sektöründe yapılan projeler çevreyi etkiliyor ve aynı şekilde çevreden etkileniyor. Sadece bir inşaat projesi gerçekleştirilirken bile tonlarca ağırlıkta malzeme kullanılması gerekebiliyor. Tüketimin bu kadar yoğun olduğu bir sektörde kullanılan malzemenin çevre dostu ve dönüştürülebilir olması oldukça önem arz ediyor. Ayrıca yeni yapı projelerinin, sahip olduğumuz yeşil alanları yok etmeden yapılması sürdürülebilirliğin varlığına yine katkıda bulunacaktır. Son zamanlarda inşaat sektöründe sürdürülebilir ürünlerin sayısı da gelişen teknolojiyle birlikte artmaya devam ediyor. Ahşap, saman, bambu gibi ürünlerin; beton, inşaat demiri, çelik ve ince inşaat malzemeleri yerine alternatif olarak kullanılabildiğini görüyoruz. Nispeten yeni bir yapı malzemesi olan ferrock, beton benzeri ve daha güçlü bir yapı malzemesi oluşturmak için çelik tozu gibi çok çeşitli geri dönüştürülmüş malzemelerle elde edilebiliyor. 

Workindo, inşaat sektörünün taşeron bulma, projelere teklif verme ve çalışanlara ulaşma faaliyetlerinin ortak noktası olarak sektöre çözüm sunuyor. Sürdürülebilir çevre politikaları projelerde farklılıklara neden oldu mu? Çevresel sürdürülebilirlik noktasında nasıl projeler daha çok teklif alıyor?
Emrah Öztürk: Paris İklim Anlaşması, dünya genelinde sürdürülebilirlik kavramının yaygınlaşması ve gelişmelerin hızlanması konusunda projelere etki etti. Bazı ülkelerde belirli sürdürülebilirlik standartlarının belirlenmesi ve bu standartları sağlamayan firmalara/projelere maddi yaptırımlar ve uyarılar yapılıyor olması da projelerin daha çevreci yaklaşımlara sahip olmasını sağladı. Sürdürülebilirlik için geliştirilen yeni projeler ve inovatif yöntemler çevre politikaları ile olumlu bir artış yakaladı. Çevresel sürdürülebilirlik konusunda geleceğe yönelik projeksiyonları somut verilere ve yöntemlere dayandırabilen, bu konuda detaylı ve nokta atışı rapor hazırlayabilen uzmanların oluşturduğu, maddi kaygılardan ziyade canlı yaşamını ön plana koyan projeler daha çok teklif alıyor. Jenerasyonlar arası bir sorumluluk olarak görüldüğü için gelecek nesillere daha yaşanabilir bir çevre bırakma potansiyeline sahip projeler ve uzun yıllar boyu sürdürülebilecek olan projeler tercih ediliyor.
Workindo olarak yurt dışı pazarda da hizmet sunuyorsunuz. Sürdürülebilir pazar noktasında yurt dışı pazarlar ile Türkiye arasında nasıl farklılıklar bulunuyor? Satın alma ve proje noktasında değerlendirmenizi istesek neler söylersiniz? 
Erhan Kocabaş: Birleşmiş Milletler raporlarında yer alan verilere göre bütün süreçleri ile inşaat sektörü, dünya genelindeki karbon salınımı oranının %38’ini oluşturuyor. Bu noktada 2016 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması ile sıfır karbonlu yapılar, yeşil binalar, karbon nötr yapılar gibi kavramlar karşımıza çıkıyor. Karbon emisyonunu minimuma indirmeyi öngören bu kavramlar, yenilenebilir enerji kullanımı, pasif ev teknolojisi, sürdürülebilir yerel malzeme kullanımı ve kullanıcı bilgilendirmeleri ile beraber yurt dışında aktif bir teknik olarak uygulanmakta. Türkiye’de ise bu teknikler hem yurt dışındaki örneklerden olumlu sonuçlar alınması, hem de yatırımcıların ilgisinin artması sayesinde yaygınlaşmaya başladı. Özellikle güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı bireysel olarak da yurt dışında uzun süredir uygulanan bir yöntem ve bu konuda Türkiye’nin bireysel ve ticari olarak yapacağı destekler sürdürülebilirlik bilincinin oluşmasını ve ilerlemesini sağlayacaktır. Türkiye genelinde uygulanan projelerde sürdürülebilir enerji üretiminde ve malzeme kullanımında oluşabilecek fazla masraflardan dolayı bir ön yargı vardı ancak bu konudaki Ar-Ge çalışmaları sayesinde teknolojinin gelişmesi ile dünya genelinde masraflar azaldı. 

“Süreçlerin dijitalleşmesi ve teknoloji kullanımının desteklemesi, gelecek için daha sürdürülebilir bir yaklaşım için öncelikli adımlar…”
“Bu Sitede İş Var!” mottosuyla yurt içi ve yurt dışında birçok projeye insan kaynakları ve malzeme alım-satım çözümleri sunuyorsunuz. Workindo’nun global pazarda etkinliğini artırması ve yurt dışı pazarında rekabeti güçlendirmek adına izlediği sürdürülebilirlik stratejileri nelerdir?
Emrah Öztürk: Süreçlerimizin dijital olması ve firmaların teknoloji kullanımını desteklememiz, gelecek için daha sürdürülebilir bir yaklaşım için öncelikli adımlarımız arasında. Sürdürülebilirlik kavramı genel olarak çevreci yaklaşımlar ile hayatımızda yer edinmiş olsa da bir firmanın geleceğe adapte olabilecek şekilde kendini koruması ve zamana yenilmemesi de içinde yaşadığımız teknoloji çağında sürdürülebilirliğin sağlanması için gerekli. Firma işlemlerinin, süreçlerin ve verilerin dijital ortamda olması, erişim kolaylığı ve sonrasında bu veri setlerinin analizlerinin yapılabilecek olması, sağladığı esneklik ve zamandan bağımsız olarak her dönem kullanılabilirliği ile sürdürülebilir bir strateji olarak önem arz etmekte.

Rusya, Ukrayna ve Türki Cumhuriyetler başta olmak üzere birçok ülkedeki dev inşaat projelerine inşaat personeli sağlıyorsunuz. Son olarak ise Almanya’daki bir projenin insan kaynakları tedariki konusunda çözüm ortağı oldunuz. Yurt dışındaki projelere inşaat personeli sağlama noktasında izlediğiniz adımlardan ve çalışmanın sürdürülebilirliğinden bahseder misiniz? Yeni ülkeler ile birlikte sürece farklı projeler de dâhil olacak mı? 
Erhan Kocabaş: Bu süreçlerde yine dijital ortam kullanımı sayesinde bir sürdürülebilirlik elde ediyoruz. İnsan kaynakları tarafından istenen kriterlere göre Workindo veritabanı ile bulunan aday personellerin eşleştirmesi yapılıyor. Bunun sonucunda kriterlere en çok uyum sağlayan aday personeller belirtiliyor ve firmanın insan kaynakları ile görüşmeleri sağlanıyor. Sürecin sonunda firma kesin adayları seçiyor ve proje sahibi firma ile gidiş prosedürleri için çalışıyoruz. Bu sürece farklı ülkeler de dâhil olacak ancak kesin bir ülke söylemeyelim, bir sürpriz olabilir. Birçok ülkeden farklı firmalar ile görüşmelerimiz devam ediyor.

Kur dalgalanmaları, savaş ve ekonomik sıkıntılar birçok belirsizliği de beraberinde getirdi. Yaşanan bu sorunlar sürdürülebilir pazarı hammadde, tedarik ve proje noktasında nasıl etkiledi? 
Emrah Öztürk: Dünya genelinde yaşanan ekonomik sorunlar ve savaş, sürdürülebilirlik alanında atılan pek çok önemli adımı baltaladı. Halihazırda maliyetinden dolayı bazı noktalarda göz ardı edilen ve yapılan Ar-Ge çalışmalarının çoğunda sürdürülebilir enerji üretimi ve malzeme kullanımındaki maliyeti düşürmeye odaklanan bu sektörün tercih edilme oranını etkiledi. Enerji krizi, ülkelerin kendini garantiye almak istemesi sürdürülebilir olmayan enerji üretimi ve malzeme kullanımını hem daha düşük maliyeti hem de kısa vadede sorunu çözme ihtimalleri ile tekrardan ivme kazandı. Bunları tetikleyen ana etkenler ise enerji krizi, lojistik pahalılık ve tedarik sıkıntıları. Bu nedenle pek çok firma küçülmeye gitmek zorunda kaldı ve üretimin de azalmasıyla işten çıkarmalar yapıldı.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır? 
Erhan Kocabaş: En az bugün kadar değerli olan geleceğin dünyasını korumak sürdürülebilir teknolojiler sayesinde mümkün. Eğer herkes kendine düşen bireysel ve kurumsal sorumlulukları yerine getirirse geleceğe yönelik en önemli yatırımı yapmış oluruz. Workindo olarak kurumsal sürdürülebilirlik anlayışına değer veriyor; adımlarımızı hem ekonominin hem de doğanın uzun ömürlü olmasına destek olacak şekilde atmak için çaba gösteriyoruz.

Etiketler:

Workindo, Workindo sürdürülebilirlik, Workindo iş fırsatları, online pazar yeri, Erhan Kocabaş, Emrah Öztürk, sosyal sürdürülebilirlik, ekonomik sürdürülebilirlik, çevresel sürdürülebilirlik, kurumsal sürdürülebilirlik

Paylaş:
İLGİLİ İÇERİKLERE GÖZ ATIN
Our site uses cookies. Learn more about our use of cookies: cookie policy

Sign Up for Our Newsletter